TR |  EN |  RU |  AR
Su Şartlandırması Tarihine Bir Bakış 2
January 16, 2018, 3:16 pm
Detaylar

Daha önceki yazıda su şartlandırmanın nişasta ile başlamasına rağmen işin içine kimyagerlerin dahil olması ile beraber kışır (scale, kireç tabakası) ile kalsiyum, magnezyum tuzlarının ve silisin ısı etkisi ile çöktüğü bulunmuştur. Kalsiyum ve magnezyum tuzlarının yarattığı yapıya sertlik denilmiş olup daha sonra sodyum tuzları ile değiştirilmesinin sonucu sertliğin uzaklaştırılarak yumuşak su elde edilmiştir.

Yumuşak suda kışır oluşturmakta ama fosfat tuzları ile pıhtının yapışmadığı özellikle buhar kazanlarından blöf ile atılabildiği görülmüş fosfata dayalı şartlandırma on yıllarca uygulanmıştır. 1970 lerde meşhur petrol krizinin oluşması ile o güne kadar bedavaya yakın olan enerji maliyetleri yapılan buhar kazanı blöflerine göz dikmeyi gerektirmiştir.

Bu sıralarda bulunan organik fosfat bileşikleri (organofosfatlar) ile yapılan şartlandırmada inorganik fosfat tuzları gibi kazan yükü oluşturmaması, daha az ve az yapışan çamur oluşturması, çamuru disperse edebilmeleri, daha yüksek su konsantrasyonlarında çalışabilmeleri ve daha stabil olmaları nedeni ile süratle fosfatların yerini almıştır. Organik şartlandırmanın başlaması buhar maliyetlerinde %5 -12 oranında iyileştirmelere sebep olmuştur.  Organofosfatlar termal stabilitelerinin bozulması nedeni ile sadece yüksek basınçlı kazanlarda kullanılamazlar. Bu arada dispersantlarda organofosfonatlarla beraber kullanılmaya başlanmış olup günümüzde halen böyle devam etmektedir.

Sanayinin gelişmesi ile beraber çeşitli makinaların soğutulması da gündeme gelmiş önceleri suyun soğutmayı yaptıktan sonra atıldığı açık soğutma sistemleri kurulmuş ama her yerde yeterli su olmayınca soğutma kuleleri ile yarı açık soğutma sistemleri bulunmuş olup scale oluşma burada da soğumanın yapılmasını engellediği görülmüştür. Soğutma sularında da buhar kazanlarına benzer kimyasal tarihi vardır. Zamanımızda fosfanatlar, dispersantlar, Biositler ile soğuma suları şartlandırılmakta burada blöfü doygunluk “saturasyon” belirlemektedir.

Çok büyük soğutma ihtiyaçlarını olduğu termik yada nükleer santrallarda hala açık soğutmalar kullanılmakta bu tesisler büyük nehir yada deniz kenarlarına kurulmaktadır (Türkay Ocak 2018)